Tarsus’ta Gezilecek Tarihi Yerler ve Konaklama
Tarsus (Hititçe: Tarşa), Mersin ilinin en doğusundaki ilçesidir. İlçe doğuda Adana, batıda Mersin merkez, kuzeyde Pozantı ve Çamlıyayla, güneyde Akdeniz ile çevrilidir. Tarihte en yaygın Kilikya olarak anılan bölgede bulunan ilçenin Hitit Uygarlığı başta olmak üzere köklü bir uygarlık geçmişi vardır.[1] Hititler döneminde Tarsus, Kizzuvatna eyaletinin bir kentiydi.
Paul Kilisesi
60 metrelik bir alan dikdörtgen plana göre tasarlanmıştır. Her iki yanında kemerli ana kapılar ve pencereler bulunan kilisenin sütunlu uçları Korint üslubunda boyanmıştır. Zemini beyaz ve siyah mermer plakalarla döşenmiş olup, ibadet alanının önündeki üçgen siyah ve beyaz mermerlerle vurgulanmıştır.
Kilisenin kesme taştan yapılmış gri granit sütunlarının antik çağa ait olduğuna inanılıyor. Tavanın ortasında Hz. Doğuda İsa, Yohannes ve Mattaios, batıda Marcos ve Lucas’ın freskleri vardır. Romanesk üslupta kalın ve yüksek duvarlara sahip kilise, 1 15 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiştir.
Günümüzde müze olarak hizmet veren ve Hristiyanlar için büyük değer taşıyan kilise, Tarsus’ta tarih, kültür ve inanç turizminin merkezi olması nedeniyle ilk görülenlerden olmuştur.
Tarihi Mimarisiyle Tarsus
Paul Kuyusu
Hristiyanlar için önemli bir manevi merkez. Hıristiyanlığın Batı Avrupa’da yayılmasında önemli bir rol oynayan ve İncil’de “haberci” olarak anılan St. Paul’ün evinin yeri olduğuna inanılan bir avluda yatıyor. st Paul’ün doğum yeri olarak bilinen ve Aziz Paul’e adanan burası, Avrupa’dan uzun yollarda Kudüs’e hac için gelenlerin uğrak yeridir. Yaz suyu hiç kurumayan kuyunun ağzındaki kaya silindirik olmasına rağmen kuyunun ana gövdesi kare şeklinde tasarlanmıştır. Kuyunun derinliği 38 metre, çapı ise 1.15 metredir. St. Paul Kuyusu, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aday gösterilen ülkemizin kültürel miraslarından biridir.
Kırk Kaşık Bedesteni
İlk kurulduğu yıllarda imaret ve medrese olarak kullanılmışsa da cumhuriyetten sonra kapalı çarşı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yapının dış cephesindeki kaşık bezemelerinden dolayı bu adla anılmaktadır.
Batıya ve doğuya uzanan iki kapıdan girilen kapalı çarşı, 21 salon ve bunları örten 7 kubbeden oluşmaktadır. Ulu Camii’nin hemen yanında bulunan Kırkkaşık Bedesteni, seramik, ahşap, bronz, gümüş, deri gibi şehrin tarihi, sosyal hayatı ve kültürü hakkında çeşitli yayınlara ev sahipliği yapıyor. , yerel el sanatlarından dokunan turistik hediyelik eşyalar. satıldığı bir pazarın görünümü. Tarsus’ta hediyelik eşya ve hediyelik eşya satın almak için en iyi yer burası.
Tarsus Evleri
Tarsus evleri, Tarsus tarihinin ilçedeki en iyi yansımasıdır. Pişmiş tuğla, taş ve ahşaptan yapılmış iki katlı çok az sayıda evin yüzyıllar öncesine ait olduğu bilinmektedir. Tarihi ve kültürel dokusuyla dikkat çeken ve zamana direnen evlerin çoğu Cumhuriyet dönemi mimarisini yansıtıyor. Canlı çiçekler ve gölgeli ağaçlarla süslenmiş avlular, her evin ayrılmaz bir parçasıdır. Geleneksel Türk mimarisinin en belirgin özelliklerinden olan bu avlular, sıcak iklimi katlanılır kılan unsurlar olarak Tarsus evlerinde yerini almıştır. Tarsus’un 300’e yakın tarihi evi kayıt altına alındı. Görüldüğü gibi evin uzun kenarları, 600’den fazla evin yanı sıra ruhsatsız evler sokağa dik ve paralel olarak yerleştirilmiş, alt katlar daha çok atölye olarak düşünüldüğü için yüksek bırakılmıştır.